İngiltere ve çay denince akla meşhur 5 çayı geliyor hemen! İngiltere, çay konusunda gerçekten kendine has kültürü olan bir ülke. Bu kültürün temeli saray hayatına dayanmakta. 1600’lü senelerde Kraliçe Anne’in uzak doğudan getirttiği çaylarla ettiği kahvaltılarla meşhur çay serominisinin temelleri atılıyor ve daha sonra da yüksek sınıf arasında yayılıp, o zamanki sosyetik hayatın bir parçası haline geliyor. Şimdilerde o kadar görülmese de özel davetlerde ya da lüks otellerde/cafelerde bu aralar bu seramonilerle karşılaşmanız pek mümkün!
Low Tea (Düşük Çay) ve High Tea (Yüksek Çay), İngiliz çay seramonisine dair en önemli iki konsept. İsimler kullanılan masaların yüksekliklerinden geliyor, Low Tea daha çok alçak masalarda, öğleden sonra atıştırmalık yiyeceklerle 3-5 arasında servis ediliyor. High Tea ise daha geç saatlerde (5 ve sonrası), akşam yemeği yerine geçecek kadar kapsamlı bir menüyle daha yüksek masalarda servis ediliyor. Her ikisinin de kendine dair uyulması gereken ritüelleri var. Altta bu kültüre dair hazırlanmış çok güzel bir şema var.
Benim bu seramonilere dair ilk aklıma gelen özellikler ise şunlar:
- Servis edilen yiyeceklerin çoğunlukla çatal kullanılmadan yenebilecek şeyler olması (Peynir, et çatalla yenmeli tabii)
- Bardağın doğru şekilde tutulması (Küçük parmakla denge sağlanmalı)
- Altta yazmıyor ama en önemli noktalardan biri, servis eden kişinin muhabbeti bölmemesi.
“There are few hours in life more agreeable than the hour dedicated to the ceremony known as afternoon tea.” – Henry James
İlginç benim aklıma direk ilk high grown ve low grown geldi.. İngilizleri anlamak mümkün değil 🙂