Kasım ve Aralık ayı benim için hem çok yorucu hem de çok heyecan verici bir aydı. Üst üste bir çok çay workshopu olması, hepsinin de farklı konularda olması haliyle bir çok farklı konseptte hazırlık yapmamı gerektirdi ama çok mutluyum çünkü hepsi çok güzel geçti.

Bu arada Kinfolk Herbal Infusions etkinliği için çay temalı bir etkinlik gerçekleştirdik. Benim için çay olması evet yeterince güzeldi ama her partnerin kattığı büyüleyici detaylar vardı… Mekan (Dem Karaköy) tam çaylıktı, katılımcılar da bir o kadar tanışmaktan keyif aldığım insanlardı o yüzden benim için inanılmaz keyif verici bir etkinlik haline geldi.

Peki ne oldu ne bitti bu etkinlikte?

Öncelikle… Çok çay tükettik. Tam tamına 14 farklı çay denedik! Darjeeling’in iki hasatı, üzerine oolongların en güzelleri, yeşil çay, beyaz çay sonra da bitki çayları derken çay içmekten kendimizden geçtik. Çayların hepsi Ronnefeldt’tendi dolayısıyla kalite olarak da çok tatmin ediciydi.

Bu çayların coğrafyası, işlenişi, tarihi, karaktestik özellikleri, faydaları vb. hepsinden bahsettim, üzerine de dayanamayıp benim için çayın ne demek olduğunu anlatmaya başlayınca da ben haliyle biraz duygulandım. Benim yaptığım her blendin kendine ait bir hikayesi var; bazen çocukluk anılarımla ilgili çay yaparken bazen de kalp kırıklıklarımla ilgili çaylar yapabiliyorum mesela, haliyle bunu anlatırken çok heyecanlanabiliyorum da…

Bu sefer hediye olarak verdiğim çay, aramıza okyanus kadar mesafe giren çok yakın çocukluk arkadaşımla buluştuğumuzda oturduğumuz bir pembe halıyla ilgiliydi. Dolayısıyla içinde kırmızı/pembe meyveler ve baharatlar vardı. Tadı sonunda meyveli ekmek gibi oldu.

Bunun dışında o güzel çayları tamamlayacak harika yemekler vardı. Dem’in bize özel hazırladığı atıştırmalıklardan mı, Food Project’ten Deniz ve Ayşe’nin bize yaptığı Earl Grey cookieler ve yaseminli yeşil çaylı lolipoplardan mı, Geraldine Cooks’tan Eda’nın getirdiği lavantalı, tarçınlı şekerlerden mi bahsetsem bilemiyorum. Herbirinin kalbimde ayrı yeri var! Bir de çay temasına özel yapılmış bir çiçek vardı ki Vesaire’den bakmaktan gözlerimizi alamadık. Ayrıca bahstemeden geçemeyeceğim, dünyanın en cici önlüklerinden birini de Sobremesa’dan bana geldi. Hepsi için minnettarım.

Anlattığım şeylerin yanında beni şahsen heyecanlandıran bir şey vardı ki o da çay dolu mandalinalardı. Bu etkinlikte uzun süredir denemek istediğim bir şey yaptım ve mandalinaları oyup, kurutup içini baharat ve çayla doldurup beklettim aromasını alana kadar. Biraz deneysel olsa da mandalinayı doğru oranda kurutmanın ince bir iş olduğunu deneyimlemiş olup, bir çay için yaklaşık 20 saat uğraşmış olmanın pek de “yapılabilir” olmadığını keşfedip bir süre deneysellikten uzak durmaya karar verdim ama blendin kendisinin gerçekten harika sonuç vermesi de benim için ayrı bir mutluluk sebebi oldu.

Ve etkinlikle ilgili çok daha fazla bilgi için In Raw We Trust ve Oldmag.net‘e, fotoğrafların hepsi için de Didem‘in ve Düğme Film‘in albümlerine  mutlaka göz atın.

Emeği geçen ve katılan herkese de kocaman teşekkürler!

Özellikle Zeynep’e… tüm organizasyon için.

Fotoğraflar ve video: Didem Kendik, Deniz Aşık, Düğme Film.

Partnerler:

Dem Karaköy
The Food Project
Geraldine Cooks
Vesaire
Sobremesa
Dügme Film
Modern Breakfast Story
Ronnefeldt

Çaylı, mutlu seneler!

Ece

Bir yorum yazılmış

  1. Bir daha böyle bir workshop olacak mı ? 🙂 blogunuzu da çok beğendim !!

    Cevapla

Yorumunuz?

About admin